29 Mayıs 2008 Perşembe

Biri gider, biri gelir..



Sigarayı bırakıp, gözlüğe başlamam lazım.

Bir dee, içinden kurt çıkar diye kiraz yemeyen biri benim arkadaşım olamaz!

16 Mayıs 2008 Cuma

:X


Hay allahbenitaşetsinn!!




Blogumun doğumgününü kaçırmışım =(
Hemen bana yakışır bi ceza düşünülelim.


16 Nisan 2008 Çarşamba

İlk defa bir kelebeğe dokunabildim, imkansız sanırdım..
Hiç bir hissiyatı yokmuş, ne ilginç.

O kadar kırılgan ki, sanırım zarar vermemek kaygısıyla yaklaşınca hissiyatı yok ettim..

Bu kadar.

17 Mart 2008 Pazartesi

Boşluk Doldurmaca



"Bence erkekler ikiye ayrılır; ................... olanlar/olmayanlar vee ......................... olanlar/olmayanlar."


Hadi bakalım ;)





Habuarada Sayid'e laf eden karşısında beni bulur!!
Benim yorumum için mail iyi bi iletişim aracı olur ;)

29 Şubat 2008 Cuma

ÖZ-ET

Bügün aklıma bi dünya şey geldi,
Artık içime atmak istemediğim..
Sonra hepsini yuttum.

ömrüm boyunca milyör tane ağaç dikmişimdir, yok çok abarttım o kadar diildir ama kesin 10yüz1000 tane dikmişimdir.

Kadının biri bana "öğrenci misiniz yavrum??" dedi.. peeh ben mezun olalı 7 sene olmuş, kadın bana stajyer çekiyo [bi nevrim döndü, gömdüm kafayı karıya..yok lan yaparmıyım öyle şey :P] kadın "ne güzel çok küçük gösteriyosunuz, ilerde çok işinize yarıycak" diyince hem sevindim, hem utandım.. yanaklarım al al oldu ama güneşden.. hava sinir bozucu derece güzel farkında mısınız?? allahsonumuzuhayretsin, amin..

saçmasapan rüyalar görüyorum, telefonlara sarılmamak için zor tutuyorum kendimi. hepsi ay yüzündemiş, yok yok güneş yüzündenmiş. dedim ya yanaklarım al al diye.. ben ne yüzden olduğunu biliyorum, güneşle ayla alakası olsa güneş kremi süreriz, rüyamızda sadece koyun sayarız, diymi efendim ;)


kızlar sofrası yapıcaktık güya, bi aksilik bi aksilik, bi baktım cuma olmuş :(
kızlar, hala rakı sözümün arkasındayım. hepinizi kafi miktarda öpüyorum.. erkeklerin hepsi uzakta..

27 Şubat 2008 Çarşamba

Vampirle Görüşme

Ahh şimdi Sayid burda olsa da, üstümü örtse.
Uyu sen, ben burdayım dese...

Lost'un izlenecek 3 bölümü war daha ama hala bilgisayarımın ses kartı bozuk. Hiç birşeyle uğraşmadığım gibi onunlada uğraşmıyorum.

Fırça yiycem diye konuşmaya korkuyorum bi de..

ee napiim, yatayım bari ;)

11 Şubat 2008 Pazartesi

Kesin değil ama..


yine de geri sayım başlasın :)


Ha nerdeyse unutuyordum, hedi çözdüm ksım ben aşkın kimyasını.. ama çok boktan, gerçekten ;)

8 Şubat 2008 Cuma

KİM??


Herkesle çok konuşup, aslında kimseyle hiç konuşmadığımı farkettim


sürekli değişen, kat-i kurallarım wardır,

makarna için ölürüm öldürürüm,

eve gelirgelmez yüzük, küpe, çorap-morap ne varsa çıkartırım, ekseriyetle makyajla yatarım,

şimdi burda bi köpekbalığı olsa ağzına bi tane çakarım,

domestossuz temizliğe temizlik demem,

çizgisiz defterleri yan kullanırım,

2 tane 206 kullanırım, dolayısıla 412 sahibiyim,

mutlaka çift yastıkla yatarım ,

paraşütle atlamadan ölürsem gözüm açık gider,

kesinlikle kara gün dostuyum, durumları acayip içselleştirim,

kardişimi pek severim,

ne kadar ekmek yersem o kadar köfte veririm,

sımsıkı örgü örerim,

bütün kış sadece bot giyerim,

ne kadar uğraşsam da bazı insanlarının fotoğrafını asla çekemem,

sabahları çok zor kalkarım, saati çaldığı gibi yataktan çıkıp üstünü giyinen insana saygı duyarım,

şimdi burda bi soğan olsa, tepesine vurmak suretiyle ikiye ayırırım,

kalemlerim benim için çok değerlidir, kimseyle paylaşamam,

bir takım taşları, hatırası war diye atamam,
.
aslında herkesin bildiği bu şeylerden geriye kalanını bi ben bilirim..


ÖZÜR 01 :Kürşatcan, walla karşılıycam pasını, billa karşıllıycam :(
ÖZÜR 02 :Evrencin, walla karşılıycam pasını, billa karşıllıycam :(
ÖZÜR 03 :Fototğraf Mehmet Turgut'a ait, hocam croplamak durumundaydım:(
ÖZÜR 04 :Cancağazımın doğumgünü yazısı gümbürtüye gitti:) canım opüyorum... ayy yok öpmüyorum :(

14 Ocak 2008 Pazartesi

... Teyyare

Vaktiyle duyduğum bir olayı yazmıştım...

Kürşatcan'la birkaç gündür süregelen bir mailleşme sonucunda kendisi üslübüma takıldı. Yok efendim yakışıyomuymuş, bilmem ne ;)
Neyse, ben de bu sayede vaktiyle duyduğum başka bir olayı hatırladım, bunu da sizlerle paylaşayım istedim..
.
Efendim olay Bursa Otagarı'nda geçiyor ki, muhtemelen oranın da spesifik bi ismi vardır BUŞTİ falan gibi ???
.
Eşini İstanbul'a yolcu edecek Türk erkeği, daha önceden ayırttığı otobüs biletini almak üzre seyahat firmasının satış noktasına geldiğinde aslında öyle bir rezarvasyon işlemi yapılmadığını öğrenir.
.
Adam ısrar eder; ayırttırdım diye, satıcı ısrar eder; beyfendi yok böyle bişey, olsa burda yazardı diye. Tahmin edileceği üzre olay büyür muavinler, şoförler ve adam ahalinin huzurunda tartışmaya başlarlar.
.
Nihayetinde bizim adam gözünü kan bürümüş bi şekilde;
-Bu karıyı alıp İstanbul'a götüreceksiniz, hem de .ike .ike !!!!! derrr....
.
.
Kadın;
- :X
Şoför;
- :) hay hay
Adam;
- ???? [tıısss...] ............

13 Ocak 2008 Pazar

Mal Varlığım

Geleneksel olarak yılda maximum 2 kere topladığım dolabım, en fazla bir haftalığına yeniden derlitoplu.
.
Ne kadar çok tek çorabım warmış meğer. Hepsini yan yana koydum ve benzer olanları eşleştirdim. Topuk ve burunları bir araya gelecek şekilde katlayıp, boğaz kısmından ters-yüz edip yumruk haline getirdim ve sıcacık çekmeceye diğer çorap çiftlerin yanına koydum.
.
Tabi ki bu yeni çiftler artık çorap olarak hizmet veremiyecekler. Ama her eşi olmayan ve de uzun süre yalnız kalmış çorap, ruh ikizi olmasa dahi kendisine çok benzer başka bir çorapla tekrardan bir beraberlik deneme hakkına sahiptir ki bu beraberliğin kıymetini her şeyden çok bileceği, en çok ona değer vereceği, hep onu en değerli tutacağı [...] gün gibi aşıkardır.
.
Saygılarımla,
[turshu kakaolu]

11 Ocak 2008 Cuma

...

Büyük anlarda söylenenler hep küçük şeyler olurmuş...


mesela;
- evlenirsem düğünüme gel ;)
- ıı şey, benim gelip gelemeyeceğim belli değil :(
- ha haa benim de evlenip evlenemeyeceğim belli değil
- :D

7 Ocak 2008 Pazartesi

Güzel Olur Diimi

Bugün bir Ankara Klasiği'ni gerçeklerştirdim yıllaaaaar sonra.. Subway'in vanilyalı kurrabiyesinden aldım, küçük ısırıklarla kemirdim ki, çabuk bitmesin..

Ankara Klasiği dediysem; benim körpe bir lisans öğrencisi olduğum ve orda yaşadığım dönemlerin sıkça tekrarlanan davranışından bahsediyorum.[E-renin kulakları çınlasın diyesim geldi]

Eski tadı alamadım ama .. Ne de olsa herşeyin bir ömrü war, bu zaman diliminde aynı şeyi beklemenin bir anlamı yok.

Haa neyseki çok pahali bişi diildi. Sadece ve sadece 8,5 Milyor Eski Türk Lirası!!!

O diil de şimdi burda bi Soğan olsa, indirsen tepesine yumruğumu ayırsam ikiye??



1 Ocak 2008 Salı

sarhos eko

demet senden izinsiz yaziyi yayinladigim icin ozur dilerim sarhosmuyum neyiiimmm

bunalim yilbasi

ulan bu blog amma da hastalikmis..... ekoyla oturmus post yazmaya calisiyoruz, tipki onun aliskin oldugu gibi sarhos kafa...

insanlar etrafimizda dans ediyo ama biz buna bi anlam vereniyoruz. cunku sarhosluk bui duygu aslinda o kadat net ki neyse demetin posttu ve ben benim yalnizligimdan burada da bahsetmek istemiyom, demet bile yanimdan gitti, yeni yil benim icin ve demet icin yolunda gider ne kadar inanmasamda, allah sonumuzu hayir etsin... canlarimmmmmmmmm

30 Aralık 2007 Pazar

28



Çok sevdiğiniz birinin size "varlığın yeter" demesinden sonra geçen zaman içinde bakışlarındaki boşluğu görmek ne büyük bir acıymış..

Sevgiye sonsuz güvendiğimi farkettim. Oysa ki ölçülebilir bişi değil ki sevgi, bu güven nerden geliyo anlayabilmiş değilim.. kızgınım kendime [olmamalıyım o ayrı]..


Zaman, tesadüf, değişim, algılama, uygulamaya geçme, kader, yer değiştirme, opsiyonlara açık olma, sınırlar çizme, sınırları geçme, asla yapmam dediklerini farketmeden yapma, güvenmekten wazgeçme, güvenebilmeye ihtiyaç duyma, rol yapma, kendin olma.. çok yükleniyorum galiba.. neyse..

Dün geceden beri beynimin bi tarafında "All those moments will be lost in time, like tears in rain" yankılanıyor.. Başka bir tarafı ise avaz avaz "Bilinmezliğe güven" diyor..



İyi Seneler...


19 Aralık 2007 Çarşamba

Odamda Bişiyler Oluyor

Nice zaman sonra, biraz da zorunluluktan dolayı, çekim amaçlı ilk defa makinamı elime aldım...



İlk gördüğüm anı hatılıyorum, birbirimizi yeni yeni tanımaya çalıştığımız zamanları da...

Hissetiğim şey sadece heyecan ve keşfetme tutkusumuydu diye sorguladığım bi dönemin ardından rahatlıkla diyebilirim ki; birlikte geçirdiğimiz zaman içinde duyduğum mutluluk... her ilişkide olduğu gibi.. sonucu ne olursa olsun...



11 Aralık 2007 Salı

İnsan Özlüyo Canıım..


Örgü diyince aklıma geldi,
.

Hey gidi eski günler...

9 Aralık 2007 Pazar

işte bu da böyle bi gündü


ayyy bülent ablayla kocası bir mıck mıck olmuşlar ki evlere şenlik..

gerçektenn evlere şenlik! ma-aile oturduk izledik. benim gözlerim şaşkınlıktan kocaman oldular 8-)... babam annemin yorumlarına "olur mu canım öle saçma şey" şeklinde eşlik etti.. annem ise pek duygusal yaklaşıyo mevzuya "ayy kadıncağız bu yaşına geldi böyle bi coşku hissediyo, ne güzel ayool bırakalım yaşasın" dio.. sanki biz tutuyoruz :)) zaten olay yaş da değil yaa, neysee..


kendimi örgüye verdim. ha-gayret atkı örüyorum. henüz birincideyim, 3 kıştır bitmek bilmedi lanetolasıca..


gerçekten de torun bi başka seviliyomuş..


yazmak istediğim bişi war aslında.. kendimden bile sakladığım...

30 Kasım 2007 Cuma

Her Şey Çok Net!!

Ben kesin yaşlanıyorum :(

Eskiden olsa, moralim bozuk olduğunda kendimi alkole yatırırdım, şimdi keyfim yerien gelsin diye komşunun bebeğini sevmeye gidiyorum :'(

Neyseki bugün hava biraz daha sıcaktı.. ee yaşlılık işte soğukta kemiklerim ağrıyo..

29 Kasım 2007 Perşembe

Hayat İşte..

hahh bu yüklenedursun ;)



Çok üşüyorum.. Bildiğiniz gibi değil, öyle ki gün içinde soğuktan kendimi kasmaktan sırtım ağrıyor, yorgunluktan uyuyamıyorum falan... Oysa zavallı Hilmi gün boyunca beni ısıtmak için bütün gücüyle çalışıyor.. Eksik olmasın bu günlerde bana en büyük iyiliği yapıyor elinden geldiğince.. Nihayetinde kendisi bir UFO... hhımm ama hava bu kadar soğumadan önce kendisiyle aya bile gidilebileceğini düşünüyordum allahcanımıalsın, öle böle diil yani..

Bir takım saçmalıklardan dolayı cep telefonumdan arama yapamıyorum [alenen "parasını ödemedim de hattım aramalara kapandı" diyememenin kamuflajı]. Bu durum bana şunu farkettirdi, ulan beni kimse aramıyomuş laann!!Oysa ben sürekli telefonda olan biriyim :S demek ki neymiş bu fatura bana müstehakmış, ee o kadar çok ararsan herkeslerii oh olsunmuş...
Gizliden içlendim aranmamaya :( O yüzden telefon numaramı vericem, aramak isteyeni de sevgiyle karşılıycamm.. ayy onu bırak fw mail bile gelmiyooo!!!

Belki 1,5 ay olmuştur, canımciğerim bi arkadşımla "Paris, I Love You" adlı filmi izledik.. Pariste geçen tanışma hikayelerinin anlatıldığı [sanırım] 20 tane kısa filmden oluşuyor.. bu filmi izlediğim zaman kendisi uyuyordu, dolayısıyla bu filmi ben yalnız izlemiş oldum. Bu yüzden de paylaşmak istedim..

Filmler mi?? çok kötüler de war aralarında, çoook güzeller de :)......

17 Kasım 2007 Cumartesi

KIRILMA




Ağırlığını hissetmezsen, yükselebilirsin..



Bunca zamandır sabredip, sabredip ve yine sabredip güzel olacak diye umutla yükselirken, işte bu dersin inanamayarak... işte bu her şeyin mükafatı..
.
Sonra neyin cezasını çektiğini bile anlamlandıramadan beyaz tavşanın aslında hiç olmadığını farkedersin.. Bir müddet asılı kalırsın, düşemden önce-düşeceğini bilerek..

Kelebeğin kanat çırpışı.. Sadece tek bir kere..


...ve fotoğrafta görülmeyen, tekrar sabretmenin gerekliliğidir..sabır çözümse...[bu sefer değil]...

Sabır ve isyan arasındaki şey ince bir hatmış, yeni öğrendiğim ve tam da üstünde olduğum

Eğer anahtar deliği varsa, anahtar da olmalı
??

12 Kasım 2007 Pazartesi

PARDON


Ofisi taşıdık, orman içi bi’yer. Burada bulunmak nasıl bir huzur anlatamam.. Orman her gün renk değiştiriyor..

Son 10 günde 3 defa gökkuşağı gördüm..

Hava giderek soğuyor, hele bizim burada.. Ben tedbirliyim tabi, kendime kışlık küpeler aldım..

Gün içinde nete giremiyorum, aslında giriyorum ama 15-20 dakika toplamda..

Zaten bir süredir yoğunluktanımdır, sersemliktenimdir yoksa tembelliktenimdir pekbişi yapamıyorum.. Yazamamak da bunlardan.. kızgınım kendime..

Çok sevdiğim bir arkadaşıma, “ne yazıcam yaa bilemiyorum” dediğimde “beni yaz” dedi.. sonra da ben beni anlatan bir bloğu okumam dedi.. umarım okuyodur..

Çok sevdiğim başka bir arkadaşım, bezen “Elma” olabileceğimi fark etmemi sağladı.. Hep elmayı sevecek değilim yaa.. İyiki warsın şekerim..

Bugünlerde herkes biryerlerde.. Ya uzaklaştılar ya da uzaklaşacaklar.. Ama bişi söyliim mi, “zaman ve mesafe” hiçbir şey.. Duyguyu hiç azaltmıyor, belki gündelik hayatın geyiklerinden uzak kalıyorsun ama varlığını hep taşıyorsun içinde.. Ponçik gittikten sonra senelerce kahroldum resmen, şimdi eminim ki varlığı yeter…

Saçmalıklar bana çekici geliyor sanırım, yine rahat duramıycam, yine üzülcem.. sırf merak etimden, sırf duygulu ruh halimden..

Hayat böyle bişi…


26 Ekim 2007 Cuma

Previously on "Mim"

Sevgili Skör,

Dün gece çoook enterasan bi rüya gördüm...

...Benden anlatmamı istemişsin*
son zamanlarda sürekli kendime tekrarladığım dizeler belki birşeyler ifade eder..

yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
.
.
.
.

tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

İşe de yaramıyor değil hani :)

Şimdi sıra; Mathycan, Nismis ve Evrencin'de..
Öperim..

*her zamanki gibi yoruma bakmak lazım ;)

23 Ekim 2007 Salı

Hayy ben bu..

... feysbukun ta anunagoyiim..

hadi yallaahh!! kışşt dediim..
bıraksana beni beee!!

20 Ekim 2007 Cumartesi

Hay Allaahh Yine Sobelendim :)


Tanıştığım gün bana beni çok sevdiğini söyleyen en nadir insanlardan biri olan Sevgili Evrenciğim [Yanlış anlaşımasın, aslında herkes benimle tanıştığında beni çoook sever ama nadir bir kısmı hemencecik beni sevdiğini söyler... hmmm zaten sanırım yalnızca Evren söyledi] eksik olmasın beni sobelemiş ve en doğal fotoğraflarımdan bir demet sunarsam çok bahtiyar olacağını dile getirmiş.



Ben de tabiiki, çok değer verdiğim bir jonglör olan Evrenciğimin bu ricasını geri çevirmedim ve yukarıda görmüş olduğunuz, nasıl oldu da bu hale geldiğimi bir türlü anlayamadğım fotoğrafımı koydum. Ama sanırım hiçbiriniz bu satırları okumuyorsunuzdur.. Olsun ben yine de devam ediyim ve diyim ki, bu pasa bu lezzette bir fotoğrafla karşılık vermesi gerekenler ZENOCADI, SKÖR ve H2O2..

Hadi bakıyım...



Not 01: Her zamanki gibi linkler yorumda ;)

Not 02: Evrenciğim, o zaman söylememiştim şimdi söyleyim de rahatlayım, o aletin adı TROMBON ;)

17 Ekim 2007 Çarşamba

Sevgili

Bitter Çikolata,

Yıllarca sana haksızlık etmişim, an itibariyle boşa harcadığım yılların pişmanlığını yaşamaktayım.
Bütün arkadaşlarımın ve "bitterçiko" fanlarının önünde beni affedeceğini umarak, hiçbirşeyin eskisi gibi olmayacağına dair söz veririm.

Saygılarımla
[turshu]

14 Ekim 2007 Pazar

...


[...] Kantinde bazen köfte yapıyorlar, bugün de yapacaklardı. Saat 6'da kantine gittim, sonra 7'de.. kantinci her seferinde köftenin 8'den sonra çıkacağını söyledi. Yurtta olmak o kadar sıkıcıydı ki, dayanamadım daha sıkıcı bir şey yaparak ve kantinde oturmaya karar verdim. Benim dışımda 3 kişi daha vardı, onlar maç seyretmek için ordalardı. Ben de yaklaşık 40 dakika maç seyrettim. Sonra bir mucize oldu ve kantinci yanıma geldi, elinde ekmek arası köfte ile. Herhalde halime acımış olacak... Buraya geldiğimden beri bana yapılan en büyük iyilikti bu. [...]

Kendi anılarıma sanki başkasının yaşantısına şahit oluyormuş gibi yabancı olmamın şaşkılığı mı, yoksa "küçük yaşımda mücadele ettiklerim ve şimdi edemediklerim" mi beni bu hale getiren...

12 Ekim 2007 Cuma

YAPILACAKLAR LİSTESİ



01] Borabora'ya foto maillenecek (çok ayıp oldu çocuua) [yaww adamın mail adresini yazdıım ajanda ofiste kalmış, msj atıım adresin lasım die geri dönmedi. ptesi yollarım artık]

02] "Kendi Merkezli" olmakla ilgili bir açıklama yapılacak (çok üşenmekteyim. belki yırtabilirim, yırtabilirmiyim??) [yırttım sanıyorum :)]

03] Kek yapılacak, limonlu.. :) [an itibariyle başlıyorum]

04] Çamaşır yıkanacak (du bi atıım şunları) - heh taam bunu hallettim... bundan sonra halledilenler [*] ile işaretlenecektir..

05] Bayarm tebrii için msj atanalra geri dönülecek (ayy hiç istemiyorum, ayıp ama) [çok yapmacık geldi, ben de yapmayayıım dedim]

06] Bir takım cd'ler yazılacak- Meloo aranacak CD hazır babında[*]

07] İncik-boncuk paketlenecek [*]

08] Bütün bunalrı ne ara yapıcaam konusunda bir organizasyon yapılacak [*]

09] 10 yıldır görmediim ve bana feysbukdan ve napıon ne ediyon die laf atan lise arkadaşıma, aslında 10 gün önce yazılması gereken cevap yazılacak(buna da ayıp oldu yaw) [*]

10] MFÖ'den "YALNIZLIK ÖMÜR BOYU" 500 kere daha dinlenecek ki, iiyice pekişsin :( [yuhh ulannn o kadar da deil ama üstüste 50 defa falan dinledim]
not: yapamadığım herşey için bir mazeret yaratabiliyorum onu analdım.. hedeflerim büyük, bundan sonra hazırladığım listelerin bütün maddelerini tamamlıycamm..

4 Ekim 2007 Perşembe

sıradan

saçlarımdaki beyazları kestim.
sol elimle beyaz saçı olabildiğince -neredeyse kopacakmış kadar- gergin tutup, sağ elimdeki makasla beyaz saçı yakalamaya çalışarak "hah ulan doğru yerdeyim" diyip, emin olduktan sonra "kırrt" diye kestim.

bu işlemin tek başına yapıldığını söylemem lazım, tabi nerden bileceksiniz yalnız olduğumu. bunu bilemezsiniz ama aynaya bakarak bu işlemin çok da kolay yapılamayacağını bilebilirsiniz. en azından çocukluk tecrübelerinizden bilirsiniz. ayrıca kesilmek istenen saçın da beyaz olduğun altını çiziyorum. farketiyseniz olay adım adım zorlaşıyor. ee haliyle her beyaz saç karşılıı, 3-4 tane henuz rengi değişmemiş saçı da telef ettim.

keşke kardeşim olsaydı...
ben de bari meyva yiyim dedim..
annem hep "ben getirmesen hiç yemiyosun" der.
2 erik, 1 küçük şeftali yedim 1 tane de elma yiycem daa..
ayy kardeşim yanımda diil bari kedim olsaydı..
ama sanırım eriklerden biri sayasinde şu anda bir tane kurt sahibiyim. yani en azından bir tanesi kesin de dahasını bilemem??
aslında kedim wardı ama ailemin yanına taşınınca annem istemedi ben de kuzenime verdim. o da bi arkaşına verdi. adı Nefes..
bu blogu açtıktan sonra dedim ki "ulan 1 tane post girdim napcam ben şimdi.. aman ara ara fotoğraf eklerim, dursun bi kenarda"..
dün de bi dia gösterimine gittim.
acaba bu posta fotoğraf kosam mı??
yaa bi de daha toparlamm gereken bi iş war, ne zamandır gece çalışmıyodum
yok yaaw koymıycam foto-moto, yazmak eylemini de burda sonlandırıcam...


neyse ki yalnızca 3 tel beyazım warmış :)

2 Ekim 2007 Salı

Mim mi??

Kadim Dostum Skörcüüm,

Pasını görüyorum ve
Arundhati Roy'un "Küçük Şeyerin Tanrısı" adlı kitabının 187. sayfasından,

...Ne Mammachi ne de Bebek Kochomma, Chacko'nun Marksist düşünce tarzıyla feodal libidosunun birbirine ters düştüğünü düşünmüyorlardı...
diyorum...
NOT 01
Pasını ofisteyken gördüm ama bu postu yazmak için eve gelmek istedim ve bütün yol boyunca "ulan inşallah şu kitap en yakınımdaki kitaptır" dedim. malum dağınık bir insanım ne çıkacağını hiç kestiremedim... (şu kitap= Otostopçunun Galaksi Rehberi). Ayy çok da güzel bir cümle çıktı, inanmazsın.. ciddi bir mücadele verdim kendimle ama "dürüstlüğü" seçtim sonunda. bahsettiğim bu güzel cümleyi yazmasını, Silgiden rica ediyorumm (kuralları bozdum biliyorum ama../bi nevi spariş yazı:)
NOT 02 -esas not-
Postlarda linkle ilgli bi sorun yaşıyorum. o yüzden linkleri yorum olarak vericem
NOT 03
Pası karşılaması gereken komşular;
İsgambilabi, Ozz ve Hedikedi.. canlarım size güveniyorum :)
*Yolunu kaybedenler için patika...

28 Eylül 2007 Cuma

HEDİCİİM


Yıllardır hayranı olduğum bir grubun konserine gidecek olmanın heycanı içindeyim.....


Detaylar yorumda..
Not 01: Skörcüüm, son zamanlarda seni sömürüyormuşum gibi geliyor bana.
Not 02: Fotoğraf bana ait. kiih kiihh...

27 Eylül 2007 Perşembe

Vakit Tamam

Bağımlılıkları ve zaafları paketlemek lazım arTık.

25 Eylül 2007 Salı

ben artık ÖYLEyim


ayy bir gün batımı keyfi yapmışım, artık her gün orda batsın istiyorum



  • bir insan düşünün, çantasının cep telefonu gözünde acıkma ihtimaline karşı haşlanmış yumurta taşısın...


konuşmadığı zaman mutsuz olan bir rehberle tanıştık (taam bee, sırf gözlerinin hatrna koydum fotoyu)


ne dediği kesinlikle anlaşılmayan 3,5 yaşında bir velet "baccaklarrra bak!! baccaklarrra bak!!" şeklinde konuşmayı söktü:)



  • başka bir insan dünüşün, haşlanmış yumurtaya "bu artık evcil bir hayvan, hhmm.. mesala fare" desin..


canlarım...


  • daha başka bir insan düşünün, arkadaşının faresinin üstüne oturmak suretiyle ölüme sebebiyet versin ve bu yüzden vicdan yapıp arkadaşına yeni bir haşlanmış yumurta hediye etsin...

hahaa..

Ruhu Şad Olsun




Gayet keyifli bir akşamda eşlik edilen Zeki Müren şarkıları vardı masamızda...


Radikal Gazetesi yayına yeni başladığında, gündelik hayatımızda pek de yeri olmayan Radikal kelimesinin anlamının ne olduğunu açıklamak ve dolayısıyla da neden gazeteye isim olarak bunu seçtiklerin ifade etmek amaçlı çok başarılı bir reklam kampanyası hazırlamaışlardı. Reklam filmlerinden birinde Zeki Müren'in kullanıldığını hatırlıyorum İşte RADİKAL budur diye.






Sanırım kendisi yalnızca müziği ile hayatımızda değil...

24 Eylül 2007 Pazartesi

Özen

Ne kadar çok şeyi ihmal ediyormuşum meğer..


[ne mutlu gündü]

21 Eylül 2007 Cuma

Kaş'tan notlar

01- Hedi saçımı kesti
.
.
.


en öenmlisi budur abijim!! benim gibi saç manyağı biri tutsun.... Gayet başarılı oldu tabiiki, Hediciim elini bişeye sürsün de kötü olsun, mümkün mü?? :)

ponçiğim de nihayet yılllaaaarr sonra yanımda.. canım benim yaa, gidiyo carsamba, iste tatil sonuna kadar birlikteyiz ancak. soora tekrar seneye...

eee yine üçümüz birarada olduğumuza göre, Kaş notları; huzur, eğlence, güneş, yemek, türk ka'vesi, fal-mal, geyik, tekrar huzur, muhabbet, masaj, mesaj, tekrar geyik, arada içki-miçki, kahkahanın herçeşidi... falan filan şeklinde devam ediyor...

not: aslında foto da koycaktım ama ponçik sıkıntıdan patlamak üzere.. zaten tatilim bilmem kaçıncı günü gecenin bir yarısı 3 kız internet kafenin tekindeyizz...

16 Eylül 2007 Pazar

Derya

Akdeniz yenideen!!


Aşkın suyu gibi...

13 Eylül 2007 Perşembe

Bu blogu açma nedenim olan postu tekrar okudum bugun Hedinin doğumgünü şerfine, ne denli şanslı olduğumu düşünerek...

6 Eylül 2007 Perşembe

Lost'un 1. sezonu 2 gün önce bitti ve henüz 2. sezonu edimedim. Beklemeye dayanamııycamı da farkedince bugun 2 bölüm indirdim en azından bu gece şöyle bir sus payı olur die...

Peki no'lduuu, deliriciim abijim dosya bozuk yada bozulmuş! ofisteki bilgisayarımda açılmıştı oysa :(


Neyse ben de dedim ki, bir kere indirdim bir daha indiririm.. Başladım oraya buraya saldırmaya, o forum senin bu forum benim dolaşmaya.. yok yok yok.. olmadı. Ben de "eeehh ziterim böyle işi izlemiyorum ulan bu akşam" dedim. Dedim ama içimi bi korku kapladı anında ee peki napıcam ben şimdi die.. Ulan 10 gün öncesine kadar lost mu wardı, napıyosan yine aynısını yap dimi ama ...
-Efet efet, bari lost ile igili post giriyim dedim ben de :)


Yok ayol kendime geldim wallaa.. Bi dünya yapıcak şeyim war, onlarla uğraşıcam. Bi de sabaan köründe kalkıcam ki, feci bozuğum bu duruma:(


09:30-19:00 olan mesaimiz 08:00-17:00 olarak değiştirildi.. üff yaa benim sabaan 8'inde ofiste olmam için takribi 06:15'de kalmam gerekiyor. Aslında 06:30 gayet ideal ama ben sürekli saatin çalmasını erteleyen bir insan olduumdan, uyanma payı bırakıyorum kenime.


Bu mesai saati değişikliğinin nedeni biraz daha sitematik çalışm kaygısı. Bilen bilir ben zaman menfumu olmadan çalışıyorum, işte amaç bunu engellemek.. yada benim hergün 09:30'da olmam gereken ofise, 11:00da teşrif ediyo olmam artık biraz göze battı.. belki de..


Neyse canım sıkkın yani, bakalım yarın nasıl kalkcaam...

31 Ağustos 2007 Cuma

Bugün:




bir veda günü..

30 Ağustos 2007 Perşembe

İnsanların Dünyası


Bir insan öldü mü bilinmedik bir dünya da birlikte ölür.



Gerçekten de, hiçbir zaman, hiçbir şey dolduramayacaktır yitirilmiş arkadaşın yerini. İnsan kendine eski arkadaşlar yaratamaz ki.Bunca ortak anının, birlikte yaşanmış bunca zor saatin,bunca bozuşmanın, bunca barışmanın, bunca devinimin yerini hiçbir şey tutamaz. Yeniden kurulamaz bu dostluklar. Bir meşe ağacı dikip de çabucak gölgesinde barınmayı ummak boşunadır.


Yaşam böyledir. Önce zenginleşmişizdir, yıllar yılı ağaç dikmişizdir, sonra yıllar geçer, zaman bu çalışmayı bozar, ağaçları yıkar. Arkadaşlar, birer birer gölgelerini geri alırlar bizden. Bundan böyle yaşlanmanın sinsi üzüntüsü karışır yaslarımıza.


Yalnızca maddesel zenginlikler için çalıştık mı zindanımızı kendi elimizle kurarız. Yaşamaya değer hiçbir şey sağlamayan değersiz paralarımızla, yapayalnız kapanırız bu zindanın içine. Gerçektende, yalnızca maddesel zenginliklere kavuşmak umuduyla çabalayanlar yaşamaya değer hiçbir şey elde edemezler.


Anılarım arasında dilimde sürekli bir tat bırakmış olanları araştırdım mı, yaşamımda bir önem taşımış saatlerin dökümünü yaptım mı bana hiçbir servetin sağlamayacağı anıları,saatleri buluyorum.


Birlikte yaşanmış, çetin olaylar sonunda bir daha kopmamasıya bağlanmış bir arkadaşın dostluğu satın alınamaz.


Yaşam bizi arkadaşlardan uzaklaştırır belki, onları fazla düşünmemizi önler, ama bir yerlerdedirler işte, nerede pek bilinmez,sessiz unutulmuş durumdadırlar,ama öylesine sadıktırlar ki! Yollarına çıkacak olursak, güzelim sevinç alevleri içinde omuzlarımızdan tutup sarsarlar bizi! Elbette, beklemeye alışkınız biz.


Ama, yavaş yavaş, bu dostun duru kahkahasını bir daha hiç işitmeyeceğimizi, bu bahçenin bizlere bir daha açılmamasıya kapandığını anlarız .Bizim gerçek yasımız o zaman başlar işte, hiç de öyle yürek parçalayıcı değildir,ama biraz buruktur.


İnsanların, kinlerinin,dostluklarının, sevinçlerinin bu uçsuz bucaksız oyunu ne incecik bir dekor içinde oynanıyor! Hala ılık bir lav üzerindeymişler gibi tehlikedeyken, geleceğin kumlarının, karlarının tehdidi altındayken, insanlar bu ölümsüzlük duygusunu nerden çıkarıyorlar? Uygarlıkları kolaylıkla silinebilecek birer yıldızdan başka bir şey değil: bir volkan, yeni bir deniz, bir kum yeli yerle bir edebilir bu uygarlıkları.


Uzaklık değildir uzaklaşmanın ölçüsü.Bizim orada bir bahçenin duvarı Çin seddinden daha giz saklayabilir içinde, sessizlik de bir genç kızın ruhunu kumların derinliğinin Sahra vahalarını koruduğundan daha iyi koruyabilir.


Yalnız ruh yaratabilir insan’ı, balçığa soluk katan Ruh.




Antoine de Saint - Exupery İnsanların Dünyası

25 Ağustos 2007 Cumartesi

Bunca zaman



kaçtım....





en sonunda sobelendim.. ii mi??
fotoğraf: Petek Arıcı Zarif

22 Ağustos 2007 Çarşamba

Öncesi/Sonrası

6 yıllık ömrüm boyunca en çok sitediğim şeyin gerçekleşmesinin 22. yıldönümünü kutluyorum bugün..

bir çoçuk kendini ve etrafını algılamnaya başladığından beri her gece uyumadan önce çığlıkçılığa kardeş istiyorum diye ağlarmı..
ben ağladım ve ağlamam karşılığında bana bunu verdiler..

iki kuyruk: ben, kucağındaki puantiyeli şey: kardişim

ama herhangi bir kardeş değil; kesinlikle anneme benzemeyen, benim gibi esmer-böcük bir kız kardeş isityordum. şanslıymışım ki istediğim gibi bişi çıktı.
ilk gördüğüm andaki heycanımı hala hatırlıyorum.. ayy salak yaa...



bu da zirino'nun en sedii kuzeni kubily. kaybettim zandediyordum, çok sevindim bulunca bu foıotğrafı. enimin zeynep de çok sevincek..


son yıllarda kendimle ilgli keşfetiğim bir şey war; ben kesinlikle "abla" olmak için doğmuşum. bu benim kimliğimin çok büyük bir parçası ve kendimle ilgli sevdiğim özelliklerden biri. bu duruma karşı böyle sevgi dolu yaklaşmamın nedeni, zirino gibi muhteşem bir kardeşim olmasıdır.

kuzum, iyiki warsın, iyiki benim canımsın..

20 Ağustos 2007 Pazartesi

tüh yaa!!

ulan kendime haftasonu için izin verdim ve dedim ki ctesi-pazar blogumu açmiyim [hani mecburiyetten açamadım ya, umursamıyo ayanaa yatıyorum, ödüm .okum birbirine karıştı walla]..

sabah ofise geldiğimde işe başlamadan önce standart ordanoraya dolama faslı sırasında blogları dolaştım bir de ne göriyim herkesler pazargünü moduyla ilgli bişi yazmış...


hay kahretsin kaçırdım ben bu faslı, eksik kaldım bak görüyomusun?? neyse haftaya kesin bu konuya değincem.. tabii burda olursam ;)


pazartesi akşamı modu için birşeyler demenin tam wakti ama, kesinlikle geç kalamdım:) çıkammıyorum işten, yanlış anlaşılmasın deli gibi çalışmıyorum [aslında bi dünya işim warr], sadece yerimden kalkıp eve gitmeye üşeniyorum.. bende böyle bir eylemsizlik kanunu baskısı war, yaa harekete geçemiyom, yada duramıyom. yani şu postu nasıl üeşnmeden saçmalıyorum hayret ediyorum kendime. bununla uğraşıcanaa kalk eve git dimi..

gidiiyim barii....

15 Ağustos 2007 Çarşamba

Şurdan Burdan



çocukken meclis [bildiin TBMM] manzaralı bir evimiz wardı.her 23 nisan benim için şenlik olurdu. yanlış anlaşoılmasın çocuum ve çocuk bayramı die diil, meclissin açılışını kutlamak amaçlı havai fişek gösterisi olurdu akşamları ve ben de heycanlı bi çocuk olarak büyük bi hayranlıkla izlerdim havai çiçeklerimi...



hala çocuksu bir çoşkuyla, suratımda böyle hafif gevremiş bi ifadeyle izlerimm...
geçen hafta köprünün 110 km hızla geçilebileceği kadar geç, herhangi bir organizasyonun [düün-dernek gibi] bitiş saati olabilecek kadar erken bi saatte girdim köprüye..
... ve inanılmaz bir gösteri başladı, yıllardır hep aynı sıradan fişekleri görmüş vede biraz sıkılmışım sanırım ki direk olaya bağlandım. ben artık araba kullann bir sürücü değil, kaykık ağızlı, salyalı bir maldım...
... frene öyle bi koymuşum ki, çıkan o acı ses fişeklerin gümbürtüsünü bastırdı gibi geldi o an bana. şöyle hafiften bi direksiyon hakimiyetimi kaybederek ufaktan sağ-sol yaptım, etrafımdan arabalar geçiyo bu arada. öndeki arabayla tampon tampona geldim. ben yapabileceğimi yapmıştım, bu kazanın olmaması için başka bir etmene ihiyaç wardı, o da öncekinin ilermesiymiş. neyse adam hızlandı da ardaki mesafe böylelikle açılmış oldu. ...
ohh yarabbim çok şükür arabaya çarmamıştım, üstelik hala havai fişeklerim wardı, tekrar iizlemeye devam edebilirdim:) sanırım öndeki insanda gösteriyi izliyodu tekrar yavaşladı ama ben sol şeritte gayet hızlı olan seyrime devam etmekteydim.....
bu seferki fren sesi, bi öncekinden daha acıydı... öyleki, daha önce pek çok sefer ABS devreye girmişti ama bu sefer ABS devreye girmesiyle birlikte dörtlüler yandı. inanamadım yaaa, hiç bilmiyodum böyle bi özelliğin olduğunu çok yaratıcı, çok zekice. bunu düşünebilen insanı burdan tebrik ediyorum, aferim lan sana:)
haa bişey olmadı canım yine çarpmadım arabaya, ama feci tırstım. dedim ki ben paşa paşa sağ şeride geçiğim, izlemeye ve yolculuğuma ordan devam ediyim. yaklaşık 40km hızla ileryeyen bir konvoy şeklinde devam ettik yolumuza ben ve havai çiçek sever araba kullanan büsürü mal...
köprü herzamankinden daha uzundu o gece..

10 Ağustos 2007 Cuma

Reklam

Şuna bi bakın, belki ilginiziçeker

7 Ağustos 2007 Salı

Döngü

benim için her yeni gün, "bugünden itibaren sigara yok" diyerek başlıyor..



her akşam böyle bitiyor...

4 Ağustos 2007 Cumartesi

Annemle konuştum da, aklıma geldi...

- Sıkıcan iyidir çabuk çıkmazz
- BÖÖööü.. yapma annee yaa, ben sana sıkıntıdan patlıycam diorum, sen beni yersiz tesellilerle geriyosun durduk yere..
- HMMmm o zamaann.. sıkılanı kocaya verirler.. HahaHaaayytt [anne kahkası]
- Annee beee...
- "Bee" deme çok ayıp!!

Ayy bütün çocukluğum ve ergenlik dönemim boyunca ne zaman anneme "ölcem şimdi sıkıntıdan" desem aldıığım sinir bozucu cevaplardı bunlar...

Bu dialoğun konusuyla hiç alakası olmayan başka bir sinir bozucu cevap var ki, aynen şöyle gelişir..

- Annee canım çok feci tatlı çekiyoor :) [en şirin ifademle]
- Recel ye!!
- :S.. [bu da sanki bok yalamışım gibi bir ifade]

işte bu benim 1 numaralı sinir olduğum şeydir... Oyy oyy



Canım tombiğim acayip güsel revani yapar bu arada, bak ne zamandır yapmadı..

Not: keşke annem kocaya verme mevzusunu açtığında es geçmeseymişim :P ..

Esas NOT: Ölmek üzereyim sıkıntıdan, öyleki çığlık atmak istiyorum, koşarak uzaklaşmak istiyorum, böğürmek istiyorum.. ama ofis ortamı olmuyo işte..

Nefes

durasım war, nereye giyoruz merak içindeyim..

2 Ağustos 2007 Perşembe

Saçma Uğraşılar

Son günler hep birbirinin aynısı, aynısı, aynısı, aynısı, aynısı, aynısı, aynısı, aynısı, aynısı, aynısı, aynısı, aynısı,
aynı......
Bu sabah bi deney yaptım [deney demek pek bilimsel oldu yaw, test diyelim]
"Filli havlular gerçektende okadar emicimi??"
hmmm...
Eminin pek çoğunuz zaten bununla ilgli biriki şey denemiştir. Hepimiz biliyoruz ki gerçekten emici şeler çok da fazla irdelemeye gerek yok...
Ama birden bu kağıt havlunun emiciliğini gözümle görmenin bana yetmediğini, hissetmek istediğimi farettim ve bu istek beni bu testi yapmaya teşvik etti..
... Ağızda bi dünya tükürük biriktirilip dil üstünde toplanır, sonra kağıt havlu tortop yapılıp, dile yapıştırılır.... İşlem sonunda, ya tat alma duyumu kaybettiysem die tırstım. Neyse ki bişi olmamış :)
Şimdi siz bana,
-Kızım nerdeyse 28 yaşındasın, nie böyle gerizekalı işler peşindesin?? diyecek olursanız,
Ben de size,
-Çok sıkılıyorum be paşam!! derim...

30 Temmuz 2007 Pazartesi

Sineklerin Tanrısı

Bu yaz boyunca öldürdüğüm bütün sivrisineklerin ruhuları birleşip intikam almak için geri döndüler dün gece..



Sabah bi kalktım sağ gözüm balon gibi, kesinlikle açamıyorum..ulan .bne sivriye bak, gelmiş gözkapağımdan sokmuş... hayır bide sağ gözüm daha net görüyo, bari soldan soksaydı..



bünyesi hertürlü görüntüyü kaldırmayan insanlar linki tıklamasın.. benden söylemesi
şimdi de içimi bir evham kapladı, ya gözüm
böyle olursa diye......
ıyykk kuscam şimdi...

29 Temmuz 2007 Pazar

Tespit No: 0..

..Garson sağ omzunuzun üstünden kibarca eğlir ve masadaki şarap kadehine azıcık şarap koyduktan sonra şişeyi yumuşak bir hareketle döndürerek kaldırır, geri çekilir ve beklemeye başlar...

Beklemenin amacı bellidir. Şaraptan küçük bir yudum alırsın, yavaşca ağzının içinde gezindirdikten sonra yutarsın...
... ve garsona şarabı beğenip beğenmediğini işaret edersin. O da duruma göre ya doldurmaya devam eder, yada başka bir şarap getirmek üzere ayrılır.
Aslında durum, temelde bu kadar basittir..
--Şimdiii.. Merak etiğim konu, siz bu noktada ne yaparsınız??
Genelde sergilenen tavır; şarabı önce bi güzel koklayıp, sonrada ağızda ben bu işten çok ii anlarım edasıyla şöylece bi çalkaladıktan sonra, tamam devam edebilirsin gibisinden ukala bir işaret vermektir.
Ömrüm boyunca hiç bir zaman "Aa bu ne be böyle, sen buna şarap mı diosun?? istemem bunu başkasını getir!!" diyeni de görmedim zaten [bu diolog da çok ukala oldu bee]
Ben mi na'parım??
-Denememe gerek yok, devam edebilirsiniz. derim...

28 Temmuz 2007 Cumartesi

Günden kısa not...

Bugun Büyük Ada'ya gitim,
Yimek yidik

Sonra geri döndüm.
İşte bu kadar...

26 Temmuz 2007 Perşembe

Skör,

Senin de içinde olduğun bir projem war ama SIR, kimseye söylemek yok taam mı??

Öyleyse söylüyorum. Bi' arkadaşımın doğumgünü için aşaada gördüün aparatı[??] hazırlıyciim.
Senin görevin Skör, eğer kabul edersen; boş şişe stoğunu oluşturmak.



Eğer taamsa senin için, sen şişeleri ayarla, ben de gelir evinizin ortasına monte ederim artık.

hadi bakalım, nice mutlu yaşlara :)

AIR

özetliycek olursam; aylardır beklediğim, bir an kaybettim sandığım ama sonra tekrar bulduğum şey gerçekleşti dün gece.

o nasıl bişeydi yaa öylee... hiç umarsız bir sonsuzlık yada yalnızca 1 sn... çözemedim.


bu şarkı air'ın dinlediğim ilk şarkısıdır.. çok tadında bir başlangıç. hoş, hangi şarkısıyla başlasam çok tadında olurdu.
o günden bu güne nasıl yoğrulmuşum bu müzikle.. resmen dokularıma işlemiş...

şimdi de konser detayları

  • konser öncesi minderleye yayıldım, biramı içtim, sigaramı içtim, lemanımı okudum [aslında penguen okuyorum ama...]

  • orient expressions, bonus oldu, konserden önce ağzımızı tatlandıran aperatif oldu, ii oldu..

  • sıcaktı, çoook sıcak. onlerdeydim [hatta ilk defa sahneye bu kadar yakındım, 2. sıradaydım gibi. ama yine uzun biri önüme geçmeyi başardı/yada ben çok kısayım/ yok yok eleman çoookkk uzun. abicim bu boyla en öne geçilmez ama. saygısız, pis herif..]


  • o nasıl sessiz sedasız mütevazi bir girişti öyle, sonradan gümbürdeyen..

  • vizyon, müzik, hissiyat ancak bu kadar sade bu kadar şaşalı olabilir.. hiçbirşey vaadetmeden çok şey verdiler...

  • sahneden manzara böyleydi herhalde... köprünün yanar-döner görüntüsü bayaa eğlendirmiştir adamları herhal....


  • şarkılar şöyledi, adamalr böyleydi demiycem, olmak lazımdı, ahh lazımdıı..
  • organizasyon superdi[tuvaletler tertemizdi wallaa] bi dünya para verdim ama değdi

işte benim cephemden böyleydiii...

bir sözlük yazarı;

"-konser biletleri satışa çıktığı an, dünyanın parasını verip koşa koşa bilet alsam da,-kendim hariç çevremde bir tane adamın para vererek girdiğini görmemiş olsam da,-iki bira içip 16yeni türk lirasının ellerimden yarım saat içinde kayışını izlemek zorunda kalmış olsam da,-sahne önü dahil, en dibimdekinden en öndekine kadar odun gibi öylece durup, sadece sahneye bakanlarla çevrenlenmiş olsam da ( hayır, bir beğenmemişlik vardır, bir kayıtsızlık vardır. yanımda duran adam, ben kendisini daha fazla görmeye dayanamayacağımı anladığım ana kadar elleri cebinde sadece durdu. iki alkış et, bir iki yana doğrul. kime poz yapıyorsun? ) -aa oo başladı, başlıyor derken aynı hızla bir anda bitmiş bir konser olsa da,her şeye rağmen bana pırlanta gibi bir 24 temmuz yaşatmışlardır. ha bu da air'in göz dolduran performansından değil-ki yine de gayet güzeldi- ikilinin yaptığı müziği seviyor olduğumdan, öyle ya da böyle canlı izliyor olduğumdan ve iyi vakit geçirmek istediğimdendir.
perizad,"

boyle diyor ve bu insana birebir katılıyorum, ayrıca kendisine mail atıp yalnız değilsin demek istiyorum...